top of page

My Items

I'm a title. ​Click here to edit me.

Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk, %2-3 sıklıkta görülen bir ruhsal bozukluktur. Bozukluk
obsesyonlardan ve kompulsiyonlardan oluşur. Obsesyonlar kişinin zihnine girmesine engel
olamadığı, istek dışında gelen ve mantıklı olmadığı fark edilen takıntılı düşüncelerdir.
Kompulsiyonlar ise genellikle bu obsesyonların neden olduğu rahatsızlığı gidermek ve rahatlamak
için yapılan zorlantılı davranışlar veya zihinsel eylemlerdir.
Bu takıntılı düşüneler kirlenme veya bulaş, emin olamama, sayı sayma, simetri, cinsel ve dini
konularla ilgili olabilir. Elbette bu bozukluğun ortaya çıkış şekli kişiden kişiye farklılıklar da
göstereceğinden, bu takıntılı düşünceler de farklı konularda ortaya çıkabilir.

Psikodrama

Psikodrama

Psikodramanın kurucusu Jacob Moreno "İkinci kez yaşanan her gerçek, birinciden kurtuluştur" demiştir. Psikodrama çalışmalarında kişiler yaşadıkları olayları ve yaşamdaki rollerini canlandırarak yeniden deneyimlerler. Bu yeniden deneyimleme, olayı yeniden gözden geçirme,anlamaya çalışma ve o olaya ilişkin duygularını değiştirme şansı sunar. Psikodrama grup şeklinde uygulanır. Psikodrama gruplarında katılımcıların spontanlık ve yaratıcılığını geliştirmesi, farkındalık ve içgörü kazanması, empati kurabilmesi, rol çatışmalarını çözmesi ve dayanıklılığını arttırması amaçlanır. Bireysel terapilerde de sorunların ele alınmasında psikodrama yöntemleri kullanılabilir.

Ruhsal Travma ve travma tedavileri

Ruhsal Travma ve travma tedavileri

Ruhsal travma kişiyi aşırı derecede korkutan, dehşete düşüren, olağandışı olayların psikolojik
etkilerine denir. Doğal afetler, savaş, işkence, tecavüz ve cinsel saldırılar, kazalar, ani ölümler ve
ağır hastalıklar, aile içi şiddet, çocuklukta yaşanan olumsuz yaşam olayları ruhsal travmaya neden
olur. Ruhsal travma sonucunda çeşitli psikolojik belirtiler ortaya çıkabilir ve bu belirtiler zaman
zaman kişiyi oldukça rahatsız edici düzeyde olabilir. Travma sonrası ruhsal bozuklukların (Akut
Stres Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Depresyon gibi) tedavisinde travma odaklı
terapiler uygulanır, gerekli durumlarda ise ilaç tedavilerinden yararlanılır.

Psikanalitik Psikoterapiler

Psikanalitik Psikoterapiler

Freud'un geliştirdiği psikanalizin kurallarını temel alan bir psikoterapi yöntemidir. Terapide terapistin yargılamayan, öğüt vermeyen, tarafsız ve danışana açık tavrı, danışanın iç dünyasını söze dökmesine yardım eder ve bu yolla kişinin zihinsel süreçleri araştırılır. Haftalık ve düzenli yapılan görüşmelerde yorumlarla ve açıklığa kavuşturmalarla kişinin içsel çatışmaları ve ruhsal dinamikleri anlaşılmaya çalışılır. Psikanalitik psikoterapide amaç kişinin içgörü kazanması, benliğinin güçlenmesi ve yaşadığı ruhsal süreçleri anlamlandırabildiği bir dönüşüm yaşamasıdır. Psikanalitik psikoterapiler kişilerarası ilişkilerin zenginleşmesine ve farklı bakış açıları kazanabilmeye hizmet eder.

Alkol-Madde kullanımıyla ilişkili bozukluklar

Alkol-Madde kullanımıyla ilişkili bozukluklar

Alkol ve uyuşturucu madde kullanım yaygınlığının ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi arttığı
bilinmektedir. Bağımlılık düzeyinde kullanılan alkolün ve her türlü uyuşturucu maddenin insan
sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Sağlık üzerindeki etkilerinin yanı sıra alkol
ve madde kullanımının ekonomik, sosyal ve mesleki yan etkileri de sayılamayacak kadar çoktur.
Ancak zannedilenin aksine alkol ve madde kullanımıyla ilgili bozukluklar tedavi edilebilir
durumlardır. Çeşitli tedavi yöntemleriyle oldukça başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Bipolar Bozukluk

Bipolar Bozukluk

İkiuçlu Bozukluk (eski adıyla manik depresif hastalık) olarak da bilinir. Bu bozuklukta taşkınlık
(mani-hipomani) ve çökkünlük (depresyon) şeklinde iki zıt duygudurum dönemi vardır.
Taşkınlık dönemlerinde duygudurumda yükseklik, aşırı neşelilik veya aşırı kızgınlık, enerjide artış,
kendiyle ilgili büyüklük düşünceleri, yeni planlar ve projelerle ilgili düşünceler veya girişimler,
keyif verici etkinliklerde artış (çok para harcama, kontrolsüz davranışlar, alkol-madde
kullanımında artış, cinsel istekte artış gibi), düşüncelerde hızlanma, uyku ihtiyacında azalma gibi
belirtiler görülür. Çökkünlük döneminde ise mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk, isteksizlik,
hayattan zevk alamama, enerjisizlik, değersizlik, yetersizlik ve suçluluk düşnceleri, ölümle ilgili
düşünceler, uyku ve iştahta değişiklikler ortaya çıkar. Bipolar bozukluklu kişiler bu iki
duygudurum dönemi arasında gidip gelebilirler, aynı zamanda bu iki dönemin de baskın olmadığı
olağan duygudurum halinin hakim olduğu, bozukluğun yatıştığı dönemler de olabilir.
Bipolar bozukluk bazen zor tanınan bir bozukluk olabilir. Ayrıca bozukluğun ilerleyişi de kişiden
kişiye oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bu gidişin net tespit edilebilmesi ve anlaşılabilmesi ise

uygulanacak tedavinin nasıl seçileceğini etkiler. Uzun süreli ve titiz bir izlem gerektiren bipolar
bozukluk, tedavi edilmediğinde ise kişinin yaşamını birçok açıdan olumsuz etkileyebilir.

Cinsel işlev Bozuklukları ve Cinsel Terapiler

Cinsel işlev Bozuklukları ve Cinsel Terapiler

Cinsel sorunlar bir bireyin sağlıklı ve doyum sağlayıcı bir cinsel yaşam sürdürmesine engel olan
durumlar olarak özetlenebilir. Erkeklerde erken boşalma ya da boşalamama, cinsel isteksizlik,
sertleşme sorunları, kadınlarda cinsel birleşme sırasında ağrı ve kasılma (vajinismus), cinsel
isteksizlik ve orgazm sorunları şeklinde cinsel işlev bozuklukları ortaya çıkabilir. Elbette kişilerin
bu tanımlar içinde sınıflandırılamayacak cinsel sorunları da olabilir.
Ayrıca cinsiyet kimliği, cinsiyet hoşnutsuzluğu, cinsel yönelim gibi konular da cinsellikle ve cinsel
gelişimle ilgili ilgilendiğim diğer çalışma alanlarıdır.

Depresyon

Depresyon

Depresyon, kişinin kendini mutsuz, kederli hissetmesi, yaşadıklarıyla ilgili karamsarlık ve
ümitsizlik içinde olması, hayattan zevk alamaması, isteksizliğinin olması, enerjide azalma ve
yorgunluk hissetme durumudur. Bunların yanısıra yetersizlik ve değersizlik düşünceleri, suçluluk
düşünceleri olabilir. Uykuda ve iştahta her zamanki alışkanlıklarda değişiklikler görülebilir. Bazı
durumlarda ölüm ve intihara varan düşünceler de ortaya çıkabilir. Bu açıdan bakıldığında
depresyon gündelik hayattaki moral bozukluğundan farklı olarak mutsuz hissetmekten başka
birçok belirtinin de olduğu, kolayca değişmeyen bir ruhsal çökkünlük durumudur.
Depresyon tüm dünyada ve ülkemizde oldukça sık görülen bir durumdur. Yaşam boyu 10-12
kişiden birisinde görüldüğü tahmin edilmektedir. Tedavi edilmediğinde ise kişinin günlük
yaşamını, mesleki ve sosyal yaşamını etkileyen önemli sonuçları olabilir. Bu nedenle depresyon
mutlaka tamamen iyileşinceye kadar tedavi edilmelidir. Tedavide psikoterapi ve gerekli görülürse
antidepresan ilaçlar kullanılabilir.

Anksiyete Bozukluğu

Anksiyete Bozukluğu

Anksiyete sözcüğünin dilimizdeki karşılığı genellikle “endişe” veya “kaygı” şeklinde karşılık
bulmaktadır. Anksiyete, aslında hepimizin gündelik çeşitli olaylar karşısında yaşadığı olağan bir
duygudur, ve aslında uyum sağlama için oldukça da önemli işlevleri vardır.
Ancak anksiyete duygusu, sürekli, aşırı miktarda ve mevcut durumla uyumsuz düzeyde olursa
kişinin yaşamını da olumsuz etkiler. Bu kişiler her an kötü bir şey olacağını düşünürler ve
evhamlıdırlar. Buna ek olarak gerginlik, kolayca sinirlenme, uykusuzluk, irkilme, dikkat eksikliği,
konsantrasyon güçlüğü, gevşeyememe, rahatlayamama gibi belirtiler de rahatsız edici düzeyde
görülebilir.
Tedaviye başlamadan önce bu durumun bedensel bir durumdan kaynaklanıp kaynaklanmadığının
sorgulanması ve araştırılması gerekebilir.

Panik Atak ve Panik Bozukluğu

Panik Atak ve Panik Bozukluğu

Panik atakları, birdenbire ortaya çıkan, insanı dehşet ve korku içinde bırakan, o anda baş edilmesi
çok güç olabilecek korku ve panik ataklarıdır. Bu korku ve paniğe ölüm korkusu, boğulur gibi
olma, çarpıntı, göğüs ağrısı, tansiyon yükselmesi, titreme, çıldıracakmış veya aklını
kaybedecekmiş gibi düşünceler, uyuşmalar, karıncalanmalar, baş dönmesi, baygınlık hissi,
kendini tuhaf hissetme gibi birçok belirti de eşlik edebilir, ama panik atağı olması için hepsinin
görülmesi gerekmez.
Panik ataklarının en önemli özelliği beklenmedik zamanda, aniden başlaması ve hızlıca en şiddetli
haline artmasıdır. Panik atağı yaşayan kişiler, genellikle en az bir kez acil servise başvururlar ve
panik atakları yatıştıktan sonra da durumlarıyla ilgili endişe etmeye devam edebilirler. Bu endişe
bir süre sonra sürekli hale gelebilir ve panik ataklarını deneyimleyen kişiler, neredeyse tüm
davranışlarını panik atağı geçirip geçirmemeye göre düzenlemeye başlarlar. Tekrarlayan panik
atakları ve panik ataklarına ilişkin bir çok davranış ve duygu değişikliğinin ortaya çıkması “Panik
Bozukluğu” olarak adlandırılır. Panik atak uygun tedavilerle yüksek başarı oranlarıyla
iyileştirilebilmektedir.

Dr. Necip Çapraz

bottom of page